ŞEHİRDE BİR SERİ KATİL, HERKES KORKMUŞ HERKES TIRSMIŞ!

Oysa her şey ne güzel başlamıştı…

6 gün boyunca Bozcaada’da şahane bir  tatil ısmarlamıştım kendime. Bütün organlarımı tek tek dinlendirip, karaciğerimi de feci halde yormuştum. (Kendisi ile aramız bir az limoni, siz bunu okurken ben çoktan diyete ve spora başlamış olacağım o ayrı. ) Her şeyi ‘’ aşırı yapma’’ hastalığımdan mütevellit tahmin edeceğiniz gibi bronzlaşma işini de birazcık abarttım.  Güneş altında kıpırdamadan yatma rekorunu Eda Taşpınar’dan almak adına kendimi  bu uğurda feda ettim. Şu an eğlence dünyamızın güzide milleti roman vatandaşlarımızın arasında ‘’zurna’’ çalsam asla ayırt edilmem, o kadar!

Tatil dönüşüne koyduğum toplantıyı ve de saatini kaçırınca (benim de bir işim var ne sandınız) takside üst baş değiştirmek, saç baş düzeltmek ve de ‘’ donunla taksimde oturamazsın’’ diyen taksici beye beni o şekilde E5’te indirmesin diye yalvarırken, birden fark ettim ki İstanbul’dayım.

Toplantı sonunda Bebek’te bir drink alırken, zaten uzun süredir sürekli konuşulan şehirdeki ‘’ seri katil’’  hakkında bir kaç bilgi daha edindim.  Sağ masamda, sol masamda, hava almak için dışarı çıktığımda, eve dönüş taksi kuyruğunda herkes ama herkes bu ‘’seri katil’’ hakkında konuşuyor, onlar konuştukça içimdeki Müge Anlı bu zanlıyı bulmak için ip uçlarını birleştiriyordu.

Net olmamakla birlikte  katil daha sık Nişantaşı, Etiler, Bebek ve ara sıra Karaköy- Emirgan hattında görünüyor. Çalışma hayatından bezmiş, İstanbul stresinden bunalmış, uzun süre önce ‘’beyaz atlı prens’’ diye bir şey olmadığını en yakın gay arkadaşından öğrenmiş kadınları kurban seçiyor. Daha da acımasız bir şey söyleyeceğim size dışardan baktığınızda parizyen duruşu ile asla ayırt edilmiyor.

Kurbanlarını seçerken  bir sırtlan gibi sessizce yaklaşıyor. Önce uzaktan müsteshi bir gülümseme ile göz kontağı kurmaya çalışıyor. Kontak konusunda başarıya ulaştığında,  avına usul usul yaklaşıyor, ilk merhabadan sonra kendisini dünyanın en büyük aşığı, yalnızı, şairi ve romantiği olarak anlatıyor. ‘’öyle uzun zaman oldu ki, biriyle böyle rahat rahat konuşmayalı’’ diyor. Ve o tüm kötülüklerin anası alkolün de etkisiyle sırtlan ile pistte dans  adeta bir ön sevişmeye dönüşüyor ve eğer şanslıysanız bir geceden sonra asla aramıyor.

Konumuz şanslı olmayanlar…

İlk seksten sonra balkonda kahve-sigara içenler, kesmez deyip ertesi gün N’aber? Gün nasıl geçiyor?’ mesajı alanlar, hafta içi bir akşam yemek mi yesek mesajı ile ofiste ‘’ bim bam bom ‘’ şarkısını mırıldananlar, o akşam yemeğinden sonraki ikinci seks ardından birlikte duş alıp aşık olanlardan bahsetmek istiyorum.

Evet ‘’seri katil’’ avına sevgili gibi davranıyor, onunla seviştikten sonra sarılıyor sırtını dönmüyor ve kafasına yıldırıp düşüp ölmediyse neden aniden  ortadan kaybolduğunu kimse bilmiyor. Tanıdık cümleler ‘’kafam çok karışık, yeni bir ilişkiden çıktım, kendimi hazır hissetmiyorum, sevgililik olayı ben çok darlıyor, sen tamamen yanlış anlamışsın, bana biraz zaman tanı’’ ardından bir daha asla aramamak üzere sırra kadem basıyor.

Eee ne oldu size akıl vereceğimi filan mı sandınız? Hiç öyle bir yazı değildi bu!

Yazının temel amacı sevgisizlikten kurumuş, bir damla aşk için çalınmadık falcı kapısı bırakmamış, aşkın varlığına bu denli inanmış insanları gaftiliyen bu şehirdeki şerefsize seslenmekti. Uğraşmasana sen bu insanlarla, kandırmasana! Almasana bu insanların ahını! (az önceki cümleleri Seda Sayan’ın Erol Köse’ye 70 milyonun gözü önünde babalandığı o muhteşem ses tonu ve vücut dili ile okumanızı önemle rica ediyorum)

Şehir büyük, hayatlar farklı, duygular ise hep aynı. İnsan var olduğu andan itibaren zoru seviyor, kendini zorlayanı yıpratanı seviyor. Kısacası O’nu sevmeyeni seviyor. Herkes doğuştan Stockholm’lu ve katiline aşık. Modern zamanların en büyük yalanlarından olan ‘’içindeki ile bağlantı kur o sana gerçeği gösterir’’  aramızda kalsın ama palavra. İç sesiniz size yalan söylüyor. Harbiden sizi sevmiyor yoksa yanınızda olurdu siz de böylece İnterpol kapılarında kırmızı bülten başvurusunda bulunmazdınız.

He bitirmeden, seninki geçen gün benim çok yakın bir arkadaşımın yakın arkadaşı ile yine başka bir arkadaşımın kuzenine aynı anda ‘’seni çok özledim’’ mesajı atmış. Aynı kişi olmasınlar?