BEN BU YÜZDEN GİDEMEM GİTMEM

Ne güzel söylemiş Sezen Aksu, ardından da ‘’unutamam acı tatlı ne varsa hazinemdir’’ diye devam etmiş.

2017’ye çok güzel duygular eşliğinde girdik zira ülke olarak o kadar talihsiz ve şiddet dolu bit yıl yaşamıştık ki, yaşanan tüm acı dolu kayıpların bir an önce son bulmasını, çanların artık mutluluk için çalmasını istemiştik. Ne yazık ki olmadı, yeni yılı karşıladığımız ilk saatlerde kalleş terör 39 masumu katletti. Hepimiz şok olduk. Şehir yüksek sesle olmasa da fısıltı halinde böyle bir senaryonun gerçekleşme ihtimalini konuşuyordu. Yapılan yılbaşı planlarında, ortak mekan hep evdi. Öylesine sinmiştik ki bundan çok değil 2-3 yıl öncesinde sokak partilerinde yeni yılı coşkuyla kutlayanlar olarak, Yeni Türkiye’de birbirimize mandalina ikram ediyorduk.

Fısıltı gerçek olmuştu… televizyonda Tarkan’ın yılbaşı konserinin tekrarını izlerken ‘’son dakika’’ haberi ile kanepeden düştüm. Şok oldum. Beşiktaş’ta ki saldırıdan hemen önce en yakın arkadaşımla o güzergahtan geçmiş ve eve girdiğimizde patlayan bombayla bir kez daha şok olmuştuk. 2016’da en çok şok oluyorduk, yine ne oldu, kaç kişi ölmüş, kim üstlenmiş derken bir de baktık ki terörle yaşayan bir şeye dönüştük.

İnsanoğlu yaradılışı gereği bulunduğu ortama en kolay adapte olan memeli. Yaşanan onca olaya rağmen, yaşamayı, üretmeyi ve de devam etmeyi bir şekilde öğreniyor. Ben de öğrenenlerdenim. Bunun bir süreç olduğunun ve ülkemin aslında bir savaş içinde olduğunun da farkındayım. Biz izole dünyalarımız da bize ve yakınlarımıza hiç bir şey olmayacak gibi yaşıyoruz. Her defasında bu kez de atlattık der gibi bakıyoruz birbirimize.

Bir de atlatamayanlar var tabii… hemen kendine bir B planı hazırlayan ve O’nu hızlıca hayata geçirmek isteyenler… olabilir gitmek de kalmak da bireyin seçimi. Velev ki gitmeyi düşündün, topladın pılını pırtını çıktın yola. Üniversite diplomanın uluslararası akreditasyonunu da hallettin, gideceğin ülkenin dilini  ana dilin kadar iyi konuşuyorsun ve de sınıf atlayacak kadar da kendinden eminsin… Her şey çok güzel gidiyor alıştın,  ikea’nın kimliksizleştirdiği evlerden birinde kalıyorsun, açıyorsun TV’yi kış lastikleri neden pahalı, penguenler neden sevişmiyor ya da kualalar okaliptüsten sıkıldı haberleri arasında zap yaparken, ÖTV’si düşük birandan da iki yudum alıyorsun, ohh! be hayat ne güzelsin…

Her şey şahane giderken birden aşık oldun, deli gibi tutuldun canın Sezen Aksu dinlemek istemeyecek mi? Kime aşık olursan ol Türkçe ağlamayacak mısın, efkar iyice basınca Müzeyyen Senar eşliğinde rakı içmeyi hiç mi istemeyeceksin?  Atlattın diyelim bu depresyonu, işaret parmağını en yakın arkadaşına sallaya sallaya Demet Akalın’ın giderli şarkıları ile kime nispet yapacaksın, yaz geldi mi karpuz ve peynir diyeti ile 15 kilo veren Sibel Can’ı nerede bulacaksın?

Ya güzelim Boğaz’ı, İzmir’in kumrusunu, Ankara’da Anıtkabir’i kime emanet edeceksin? Annen taze fasulye yapıp kargoya verse, sen yiyene kadar ekşir o, hem sabah kahvaltısında menemen yemeden kaç Pazar yaşayabilirsin soruyorum sana?

Fazla ajitasyon yaptım farkındayım, yengeç burcuyum ben duygusallığıma ver. Fakat okuduklarından sonra için hiç burulmadıysa durma hemen git ama ben gitmem! Ülkemin donla denize girilen plajlarını bırakamam arkadaş, ne Ezine  peynirini ne de Kars kaşarını bırakmam!

Herkes senden bırakmanı, pes etmeni ve sinmeni beklerken yaşam alışkanlıklarına sahip çıkmanı öneriyorum ben sana. Hiç çıkmadığın kadar sokağa çık, hiç dolaşmadığın yerlere git dolaş, yok mu merak ettiğin bir film gir izle, en yakın arkadaşınla Beşiktaş çarşıda  ya da Gazi Kadınlar’da akşamüstü birası iç, in çarşıya sabah kahvesi iç… Yanlış anlama beni akıl vermek değil bu, senin olan her yer de sen ol istiyorum. Unutma ‘’uçurtmayı uçuran rüzgarın kuvveti değil, rüzgara karşı koymasıdır.’’