Yeni Nesil Estetik Yaklaşımı: Önce Onarım, Sonra Hacim

Estetik ve güzellik alanında en sık başvurulan uygulamalardan olan dolgu işlemleri daha genç ve sağlıklı bir görünüm için tercih ediliyor. Ancak ciltte meydana gelen olumlu değişimin etkisi ve kalıcılık süresi kişiden kişiye değişebiliyor. Cilt dokusunun biyolojik olarak desteklenmediği durumlarda dolguların daha kısa süreli, daha yüzeysel ve daha yapay sonuç verebildiğine dikkat çeken Dermatoloji Uzmanı Dr. Neslihan DOLAR, bu konudaki doğru felsefeyi “önce cilt yönetimi, sonra hacim” diye tanımlıyor. DOLAR, bu yaklaşımla daha başarılı sonuç veren uygulamanın detaylarını anlattı.

Önce yüzün temel yapısı desteklenmeli

Uzun yıllar dolgular hacim vermek için yeterli görülüyordu. Fakat artık biliyoruz ki cilt dokusu biyolojik olarak güçlendirilmeden yapılan her işlem kısa ömürlü olur. Yani önce yüzün temel yapısını desteklememiz, fibroblastları aktive etmemiz, kolajen sentezini canlandırmamız gerekiyor. Böylece dolgu yalnızca hacim veren bir materyal değil, sağlıklı doku üzerine yapılan bir tamamlayıcı uygulamaya dönüşüyor. Ben bu yaklaşımı “önce onarım, sonra hacim” olarak tanımlıyorum. Bu tanımın uygulamadaki karşılığı ise ‘Jalupro Biofiller’

Doğal görünümün anahtarı: Doku hazırlığı

Cildin altyapısı aminoasitler, su dengesi, elastikiyet ve fibroblast sağlığına bağlıdır. Bu unsurlar yetersiz olduğunda dolgunun yayılımı bozulur, ödem artar, sonuç doğal durmaz. Doku hazırlama aşaması ise cildi daha esnek, daha uyumlu ve dengeli, daha homojen hale getirir. Böylece dolgu uygulandığında cilt materyali kabul eder, şişkinlik değil fizyolojik bütünlük ortaya çıkar. Daha ince deri, yorgun cilt ve atrofik dokularda bu hazırlık aşaması, klasik dolguların neden olduğu ‘fake fullness’ yani ‘yapay dolgunluk’ etkisini ortadan kaldırır.

Daha parlak ve dinlenmiş bir görünüm

Yaşlanma yalnızca hacim kaybı değildir. Aynı anda kolajen azalır, elastikiyet düşer, deri incelir ve ışık homojenliği bozulur. Hacmi tek başına yerine koymak bu sorunları çözmez. Önce cildi biyolojik olarak aktive ettiğimizde, verdiğimiz hacim yüzle bütünleşir, yüz hatları keskinleşmeden genç bir dolgunluk elde edilir. Jalupro Biofiller, hyalüronik aside eklenen Optimal Fonksiyonel Amino Asit Kompleksi sayesinde fibroblastları besler ve doku kalitesini uzun vadede geri kazandırır. Böylece daha parlak ve daha dinlenmiş bir görünüm oluşur.

Daha az ödem ve aşırılıktan uzak sonuç

Hazırlanmamış bir cilt dolguyu yabancı madde gibi algılayarak su tutabilir. Bu da migrasyon ve aşırı hacim gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Doku aktivasyonu sonrası yapılan dolgularda ise fibroblast dengesi sağlandığı için yayılım daha kontrollüdür. Jalupro Biofiller’in su tutma eğiliminin düşük olması ve dokuda ‘akıllı dolgu’ gibi davranması sayesinde özellikle göz altı ve midface gibi riskli bölgelerde daha doğal sonuçlar elde edilir. Dolgu daha kontrollü yayılır, yüz “dolgu yapılmış gibi” değil “dinlenmiş ve sağlıklı” görünür.

12 aya kadar uzayabilen etki

Bu felsefenin klinik olarak en belirgin karşılığını Jalupro ART uygulamalarından sonra yapılan dolgularla görüyoruz. ART, aminoasit ve hyalüronik asidin sinerjisiyle cildi doldurmaya değil, beslemeye yönelik bir hazırlık sağlıyor. Ardından kullanılan Jalupro Biofiller dokuya fizyolojik bir hacim kazandırarak bu zemine uyum sağlıyor. Bu sıralama sayesinde ödem azalıyor, dolgu daha iyi yayılıyor, sonuç daha uzun süreli oluyor ve yüz daha doğal bir görünüme kavuşuyor. Bu nedenle önce doku kalitesini aktive etmek, ardından hacim vermek çok önemlidir. Böylece sonuç tek başına yapılan dolguya göre daha uzun süre etkili oluyor ve 12 aya varan bir etki sunabiliyor.

Kalıcı ve doğal genç görünüm

Bu yeni nesil estetik yaklaşımı artık yalnızca hacim vermeye değil, yüzün biyolojisine saygılı bir gençleşme anlayışına odaklanıyor. Kalıcı ve doğal genç görünümün sırrı kullanılan ürün miktarında değil, cildin işlem öncesi ne kadar doğru hazırlandığında yatıyor. Jalupro ART + Biofiller protokolü bu nedenle birçok hekim tarafından ‘360 derece rejeneratif gençleştirme’ standardı olarak kabul ediliyor. Doğru ve başarılı bir uygulamanın kilidi ‘Önce doku kalitesini aktive et, sonra fizyolojik hacim ver!’ felsefesiyle ortaya çıkıyor.