Bu yılki fuarın merkezinde, saatçilik teknolojisinin önemli yeniliklerinden TH-Carbonspring’in lansmanı yer alıyor. Bunun yanında, TAG Heuer Carrera Astronomer, ay fazı komplikasyonunu benzersiz ve son derece hassas bir yorumla yeniden hayal ediyor.

TAG Heuer’in özü, tam da bu: hareket halindeki avangart saatçilik. Cesur, meraklı ve tavizsiz.
Marka, mekanik saatçiliğin geleceğini şekillendirecek teknik bir atılım niteliğindeki TH-Carbonspring osilatörü ve TAG Heuer’in yenilikçi ruhunu gözler önüne seren iki limitli saatinin dünya prömiyerinin tanıtımını yapıyor.
160 yılı aşkın süredir avangart duyarlılığın (precision) öncülüğünü üstlenen TAG Heuer, mekanik saatçilikte yeni bir paradigma başlatıyor. TH-Carbonspring, saatçiliğin 500 senelik destanında yeni bir sayfa açacak devrimsel bir inovasyon olarak tanıtılıyor.
Tamamen TAG Heuer LAB tarafından geliştirilip üretilen bu yenilikçi osilatör, mekanik saatlerin çevresel direnç ve uzun vadeli stabilitesini önemli ölçüde artırıyor. Yaklaşık 10 yıllık yoğun Ar-Ge çalışmalarının sonucunda ortaya çıkarılan TH-Carbonspring, markayı geleceğe taşıyacak teknolojik bir dönüm noktası olma özelliğini taşıyor.
TAG Heuer’in saat ustaları, mühendisleri ve teknisyenleri, bu hedefe ulaşmak için yıllarca kararlılıkla çalıştı. Fizik yasalarıyla mücadele edip pek çok zorluğu aşarak ortaya koydukları başarı yalnızca bilimsel bir atılımı değil, aynı zamanda azim, direnç ve vizyonu da temsil ediyor.
Saatçilik Tarihinde Yeni Bir Dönüm Noktası
Modern mekanik saatçiliğin hikayesi yaklaşık beş asır önce başladı. 1675’te, Hollandalı çok yönlü bilim insanı Christian Huygens, denge çarkı ile bir zembereği birleştirerek modern osilatörü icat ettiğinde bu hikayede büyük bir sıçrama yaşandı. Mekanizmanın kalbine yerleştirilen ince spiral, saatçilerin denge çarkının salınımını kontrol etmesini sağladı.


Böylece zaman ölçümünde hassasiyetin artmasının yanında, saatlerin taşınabilirliği de mümkün hale geldi. Saatçilik tarihinin akışını değiştiren zemberek, devamındaki 350 yıllık süreci şekillendirdi. Ancak eksikleri de vardı. Darbelere, sıcaklık değişimlerine ve manyetizmaya karşı hassaslığıyla bilinen çelikten üretilmişti. Teknoloji çağının başlamasıyla birlikte, son 100 yılda bu sorunlara karşı daha dayanıklı alaşımlar geliştirildi. Yaklaşık çeyrek asır önce ise saat endüstrisinin düşük bakım gereksinimi ve yüksek direnç özelliklerinden dolayı silikonu benimsemesi, mekanik saatlerin günlük performansını büyük ölçüde iyileştirdi. Peki sırada ne vardı? TAG Heuer LAB, silikon saç yayını geliştirmeye devam edebilirdi. Ancak gerçek avangart ruh, kalıpları kırmayı ve yeniliğin sınırlarını zorlamayı gerektirir. Bu yüzden TAG Heuer LAB bambaşka bir yol seçti. Ve bugün Huygens’in buluşunun 350. yılında, yepyeni bir zemberek teknolojisiyle mekanik saatçilikte yeni bir döneme giriş yapılıyor: TH-Carbonspring çağı.
10 Yıllık Amansız Çaba
TH-Carbonspring osilatörünün arkasındaki süreç tam 10 yıl önce başladı. Bir fikri, işleyen bir gerçekliğe dönüştürmek için dokuz yıl boyunca adanmışlık, kararlılık ve inanç gerekti. Yolculuk boyunca yanlış başlangıçlar, büyük hayal kırıklıkları ve çoğu markayı durdurabilecek kadar ciddi engellerle karşılaşıldı. Fakat TAG Heuer pes etmedi. Aksine, engelleri bir çıkmaz olarak görmek yerine olağanüstü bir zihinsel güçle avantaja çevirdi. Her başarısız deneme, bir sonraki adıma zemin hazırladı; her deneyim, nihai çözüme biraz daha yaklaşılmasını sağlayan bir derse dönüştü.
2019’da önemli bir dönüm noktası yaşandı. Piyasaya sürülen bir çözüm, TAG Heuer’in hassasiyet standartlarının gerisinde kalsa da gerekli değişikliklerin netleşmesine yol açtı. Sistemi mükemmelleştirmek için altı yıl daha yoğun bir geliştirmeye ihtiyaç vardı. Bu süreçte mühendisler, zembereğin çevresel direnci ve uzun vadeli stabilitesini iyileştirecek ek üretim adımlarını tanımladılar.

Binlerce saati bulan testlerin ardından TAG Heuer LAB, teknolojinin artık sanayileşmeye hazır olduğunu ve güvenle üretim saatlerine entegre edilebileceğini onayladı. Üstelik şirket, bu yeniliği beş yıl garanti güvencesiyle sundu.
Neredeyse 10 yılın sonunda TAG Heuer; belirlediği hedeflere ulaşmakla birlikte, binlerce saat boyunca güvenilir ve istikrarlı çalışarak olağanüstü bir mekanik hassasiyet ve performans sunan bir zemberek geliştirmeyi başardı. Bu başarı, TAG Heuer’in avangart ve kazanmaya odaklı ruhunun bir kez daha kanıtladı.
“TAG Heuer LAB’de kendimize koyduğumuz hedefin ölçeği ve karmaşıklığı göz önüne alındığında, inovasyon süreci sayısız adım ve en az başarılar kadar başarısızlık içeriyordu,” diyor TAG Heuer Teknik Direktörü Emmanuel Dupas ve ekliyor: “Her şey sezgiyle başlar, ardından sırasıyla bir hipotez, geliştirme ve test. Her sonuç bir önem taşır. Bazen hipotezinize güvenmenizi sağlar, kimi zamansa onu çürütür. Kestirme yollar yoktur. Sadece sağlıklı bir bilimsel şüphe düzeyi ve ekibinizin yetkinlikleriyle desteklenen sıkı çalışma vardır.” Dupas, başarıya şu sözleriyle değiniyor: “Hayatımızın dokuz yılını hassas mekanik saatçiliğin muhteşem hikayesinde yeni bir sayfa açmaya adadık. Bu başarıdan, onun öncü, inovasyon odaklı şirketin tarihinde oynayacağı rolden ve TAG Heuer sahiplerine sunacağı günlük performans iyileştirmelerinden büyük gurur duyuyoruz.”
Karbon Spiralin Üç Performans Avantajı
TAG Heuer tarafından geliştirilip patenti alınan özel TH-Carbonspring inovasyonu, bir saatin günlük performansını iyileştiren üç temel avantaj sunuyor:
1) Zemberek, manyetik alanlara karşı dirençlidir. Günümüzde etrafımızdaki cihazların güçlü manyetik alanlar yaydığı düşünüldüğünde, bu özellik kritik bir önem taşır. Manyetize olan mekanik bileşenler, performans kaybına uğrar ve hassasiyet bozulur. Hatta aşırı durumlarda saat tamamen durabilir. TH-Carbonspring, bu sorunu ortadan kaldırıyor.
2) Bir kapıyı sert kapatmak ya da elleri çırpmak gibi basit hareketler bile mekanik bir saatin işleyişini bozabilecek şoklar yaratabilir. TAG Heuer’in geliştirdiği bu sistem, darbelerin etkilerini ortadan kaldırarak saatin kusursuz çalışmasını güvence altına alıyor.
3) Karbon, doğal olarak hafif bir malzemedir. Bu özellik, zembereğin durağanlığını azaltırken, kronometrenin performansını artırır.

TAG Heuer LAB’in En Gururlu Anı
Performans özellikleri kadar, TH-Carbonspring’in geliştirilme ve üretim süreci de benzersiz. Bu yenilik, tamamen TAG Heuer’in inovasyon merkezi TAG Heuer LAB tarafından geliştirildi. Önceden TAG Heuer Institute adıyla bilinen merkez, daha önce de birçok çığır açan malzeme ve mekanik yeniliğe imza attı.
TH-Carbonspring burada geliştirildiği gibi, tamamen şirketin bünyesinde üretiliyor. TAG Heuer, çok disiplinli teknik uzmanlığını ve dikey entegrasyona sahip İsviçre üretim merkezlerini kullanarak bu başarıya ulaştı. TH-Carbonspring teknolojisiyle ilgili dört farklı patent başvurusu yapıldı; bunlardan biri onaylanmış durumda, diğerleri ise başvuru aşamasında.
Neredeyse 10 yıllık bir geliştirme sürecinin sonunda TH-Carbonspring, olağanüstü zihinsel direncin bir ürünü olarak ortaya çıktı. Başlangıçta imkansız görünen bir başarı, TAG Heuer’in ruhuna uygun biçimde “Designed to Win” (“Kazanmak İçin Tasarlandı”) felsefesiyle hayata geçirildi.
Karbon Çağına Uygun Kazanan Tasarımlar
Yeni TH-Carbonspring teknolojisini taşıyan ilk saatler için TAG Heuer, en ikonik iki modelini seçti: TAG Heuer Monaco ve TAG Heuer Carrera. Yarım yüzyılı aşkın süredir markanın avangart ruhunu, teknik yaratıcılığını ve motor sporlarındaki elit mirasını temsil eden iki efsanevi model, artık saatçilik tarihindeki bu yeni sayfayı da taşıyor.
TAG Heuer Monaco Flyback Chronograph TH-Carbonspring ve TAG Heuer Carrera Chronograph Tourbillon Extreme Sport TH-Carbonspring, kendilerine özgü tasarım kodlarını, TAG Heuer’in çığır açan yeni teknolojisiyle bir araya getiriyor.
Her iki modelin kasası da TAG Heuer’in uzun yıllar ilk örneklerini sergilediği yüksek teknoloji ürünü bir malzeme olan karbon fiberden üretildi. Hafifliği, yüksek direnci ve motor sporlarıyla olan bağlantısı sayesinde karbon fiber, markanın geçmişiyle bugününü kusursuz bir uyum içinde buluşturuyor.
Ayrıca her iki saat de en dikkat çekici şekilde spiral motifli dövme karbon kadranlarıyla öne çıkıyor. Zembereğe atıfta bulunan bu motif, tam da bir yay gibi sarmal formda tasarlandı.
Özel karbon fiber detayların yer aldığı iki saatin de dövme karbon kadranlarında, kusursuz bir daire yerine salyangoz şeklinde bir zemberek gibi spiral süslemeler göze çarpıyor.
Detaylarda Saklı Mükemmellik
TAG Heuer’in tasarım felsefesine göre bir saat, öncelikli işlevini etkili bir biçimde yerine getirmelidir. TAG Heuer Monaco Flyback Chronograph TH-Carbonspring, beyaz Super-LumiNova® özellikli siyah-altın kaplama saat ve dakika ibreleri ve yüksek kontrastlı beyaz lake ibreleriyle okuma kolaylığı sağlıyor. Siyah altın küçük saniye ibresi, siyah dövme karbon indeksler, kurma kolu ve kronograf butonları saatin yüksek teknolojili gizli görünümüne katkıda bulunuyor. Saat 3 ve 9 konumlarındaki iki alt kadranın etrafındaki siyah altın bölüm halkaları ve kumaş benzeri desenli siyah kauçuk kayış, resmi tamamlıyor. Saat, TAG Heuer’in kendi üretimi olan, 80 saatlik güç rezervine sahip, kronometre sertifikalı otomatik flyback kronografı TH20-60 Kalibre ile çalışıyor.
TAG Heuer Carrera Chronograph Tourbillon Extreme Sport TH-Carbonspring, avangart bir saat. Temel özellikleri, takimetre ölçekli dövme karbon bezel ve şık siyah kauçuk kayışıyla TAG Heuer Monaco versiyonundan farksız. İçerisinde, TAG Heuer imzalı, 65 saatlik güç rezervine sahip otomatik kronometre sertifikalı kronograf tourbillon mekanizma TH20-61 Calibre bulunuyor. Her iki yeni saat de sadece 50 adet üretilip özel yapım ambalajlarda satışa sunulacak.