KüccüK Architects kurucusu yüksek mimar Can Küccük, yaşam alanlarını yazlık versiyona çevirmekle ilgili fikirlerini paylaştı. Açık hava mekanlarında nasıl daha konforlu ve rahat hissederiz, outdoor alanlarını nasıl iç mekanlara benzer tarzda tasarlarız, yaz mevsimine girerken kendisine sorularımızı yönelttik.

“Yaz aylarıyla doğanın canlanması insanın da hareketli ve neşeli olduğunu hissetmesi sonucunu beraberinde getiriyor. Bu durum hem psikolojik bir rahatlama hem de fiziksel bir rahatlamayı beraberinde taşıyor. Bu dönüşüm ve değişim deviniminden yaşam alanları da payını alıyor. Değişen yaşam koşullarına uygun kavramsal ve mekansal dönüşümler üzerine düşünülmeli. Tüm bu değişim süreci birkaç dekorasyon hamlesi şeklinde kalmamalı; ışık, malzeme, renk ve fonksiyon kavramlarını yeniden planlanmalı.
Yaz, doğanın canlılığını evin içine taşımak için ideal bir dönemdir. Hatta bu dönemi bu şekilde kullanmak gerektiğini söylemek hiçte mantıksız olmaz. Koyu ve ağır renkleri; beyaz, bej, açık gri, pastel mavi veya yeşil gibi serinletici tonlarla değiştirmek mekana canlılık ve doğallık katar. Duvar boyası, kırlent kılıfları, halılar ve perdeler bu geçişte ana rolü oynayabilir. Kırlent yüzü gibi kullanılmadığında yer kaplamayan fikirler mekansal dönüşümün sürdürülebilir kılacak kolay örnekler. Bu değişimle birlikte açık tonlar mekana daha fazla ışık yayar ve ferahlık hissi yaratır.
Yazlık hissi yaratmanın yolu doğayla olan sınırları inceltmek hatta kaldırmakla birlikte, doğa ile bağ kurmaktan geçer. Keten, pamuk, bambu, rattan ve açık tonlu ahşap gibi doğal malzemeler, hem estetik hem de işlevsel olarak yaz mevsimiyle uyumludur. Örneğin, keten perdeler ve bambu sandalyeler hem havadar hem de şık bir görünüm sunar.
Yaz aylarının en belirgin özelliği güneşin etkisinin oldukça hissedilir olması. Bu dönem doğal ışığı içeri maksimum seviyede almak esastır. Kalın perdeler yerine tül veya ince dokulu stor perdeler tercih edilmeli. Aydınlatmada ise sıcak sarıdan uzaklaşıp gün ışığı tonlarında ampuller kullanılabilir, aksi halde sıcak yaz akşamlarında kendimizi fırın tezgahındaki simit gibi hissedebiliriz. Aynı zamanda aynalarla ışık oyunları yaratmak da ferah bir atmosfer sağlar. Kırılan ve çeşitli renkler alan ışık böylece mekânın içine doğru akar.
Yaz mevsiminde iç-dış mekân ilişkisi oldukça önemlidir, hatta çoğu zaman iç ve dış arasındaki keskin çizgi daha geçişken ve bulanık hale gelebilir. Balkon, teras ya da bahçe gibi alanlar yaşamın bir parçası haline getirilmelidir. Bu alanlarda hafif ve taşınabilir mobilyalar, renkli tekstiller ve bitkilerle yazlık bir ambiyans yakalanabilir. Geniş cam paneller veya sürgülü kapılarla dış mekânla bağ kuvvetlendirilebilir. Katlanır veya sürgülü cam paneller, kullanılmadığı noktada hareket ve algı alanını kısıtlamasına izin verilmemelidir.
Kışın işlevsel olan bazı detaylar yazın kullanışsız hale gelebilir. Kalın halılar kaldırılabilir, şömine odaklı oturma düzeni değiştirilerek pencere manzarası merkez haline getirilebilir. Mekânı en başta kurgularken profesyonel destek almanın en mantıklı yolu her senaryoya uygun yaşam şeklinin ön görülerek düzenlenebilmesidir. Duvar veya separatör gibi düşey bölme elemanlarından uzak yaşam alanlarında modüler mobilyalarla esnek çözümler geliştirilebilir.
Yaz mevsiminin ruhunu iç mekâna taşımanın en etkili yolu bitkilerdir. Geniş yapraklı tropikal bitkiler, lavanta gibi kokulu çiçekler veya taze otlar (fesleğen, nane) yalnızca görsel değil, duyusal da bir dönüşüm sağlar. Görsellik her ne kadar zihnimiz ve psikolojimiz için önemli olsa da koku gibi hafızaya etki eden duyular da o kadar önemlidir. İç mimarlık sadece görsel değil, aynı zamanda duygusal bir deneyimdir. Yaz mevsimi için evin atmosferini tamamlayan kokular seçilmelidir. Turunçgil, okyanus esintisi, lavanta ya da taze çimen kokuları bu mevsime uygun duyusal bir katman sunar.”
Can Küccük’ü mimarlık, tasarım ve yaşam tarzını bir araya getiren içerikler ürettiği Youtube kanalından da takip edebilirsiniz, Youtube: @cankuccuk