KARBONHİDRATTAN YAR OLMAZ

Çok uzun zamandır yazamıyorum… sanıldığı gibi ‘’yazar track sendromu’’ yaşamıyorum. Bilakis aklımdan sürekli bir şeyle geçiyor ve fakat bir türlü oturamıyorum bilgisayarın başına… ‘’İnanın birini gülümsetmek’’ şu an en zor iş.

karbonhidrat

Nasıl gülsün insanlar, ülkede gizli bir ekonomik kriz var, gizli diyorum zira, biri yüksek sesle kriz var diyemiyor. Bunun yanı sıra başkanlık, referandum derken hızına yetişilemeyen bir siyasi ortamda gel de espri yap! Bu ortamda yapılacak en iyi şey, depresyona girmek zaten iki dakika gülsen üçüncü dakikada hüzünleniyorsun ‘’ne olacak bu memleketin hali’’ diyorsun.

Ben de ülkeyi etkisi altına alan ‘’mutsuz hava dalgası’’ etkisiyle depresyona girdim ve şu zamana kadar övündüğüm ne varsa hepsini kaybettim. Babamın Sırbistan’dan annemin ise Yunanistan’dan getirdiği o güzel, şahane gen meğer bir yalanmış. Yıllardır; yerim yerim kilo almam, hayatım boyunca göbek nedir bilmem, alkol ben de göt büyütmez diye söylediğim her şeyi yuttum. Tamam ayrıntılara geçiyorum…

İş stresine bağlı olarak Prozac kullandığımı cümle alem biliyor, siz de bilin. Prozac’ın bünyemde yarattığı hafifleme ve umursamama duygu durumuna rağmen, depresyona nasıl girdim orası net değil ama girdim. Sabahları uyanamama, geceleri uyuyamama, spor salonun kapısından dönme, gece gezmelerinde seyrelme, cilt bakımında azalma, saç dökülmesinde artma, yüzü sivilce basması… (ki ergenliğimde bile sivilce nedir bilmedim) semptomlar aleni bir şekilde durumu tanımıştı. Bunlarla birlikte daha önceleri hiç yaşamadığım bir şey yaşıyordum, ‘’yeme bozukluğu’’

Sabah uyandığımda, en yakın börekçide iki porsiyon kıymalı ve peynirli börek yedikten sonra, ara öğün olarak pizza, öğlen hamburger ve gece ‘’işte benim stilim’’ tekrarını izlerken KFC kova yiyerek günü tamamlıyordum. Geceleri uykumdan uyanım, zula ettiğim, meyveli yoğurtları birer ikişer mideye indiriyordum. 79-81 arasında seyreden ve slimfit’liği ile marka olmuş vücudum 89 kg’a çıktığında hayatımdaki en ilginç duyguyu yaşadım, ‘’oha şişmanlıyormuşum abi ben’’ annemin ‘’selvim’’ diye sevdiği ben adeta bir incir ağacına dönüşüyordum. Ve işin ilginç tarafı bunu, patates cipsi ve çiğ köfte yiyerek kutluyordum.

Arkadaş ortamlarında, göbeğin için bir şey yapmayı düşünüyor musun diye sorulan biri olmuştum. İki gün dikkatli beslendiğimde, akşamına kendimi domatesli makarna ile aşk yaşarken buluyordum. Yemediğim kadar yaş pasta, tüketmediğim kadar kır pidesi tükettikten sonra, bu iş böyle olmayacak ‘’bir hekime mi görünsem?’’ diyen iç sesime onay verdim.

Uzun süren araştırmalarım sonucunda Etiler’de ‘’biorezonans’’ kliniğine randevu aldım. Doktor Bülent Bey ile işlem öncesi konuştuğumuzda, şu sıralar şehirde en yaygın bağımlılığın karbonhidrat bağımlılığı olduğunu öğreniyorum. (kokaine zam geldi herhalde) Başvuran hastaların çoğu ‘’ömrümde hiç yemediğim kadar börek ve makarna yiyorum’’ diye feryat ediyormuş. İşleme geçiyoruz, rahat bir koltuğa uzanıp, elime iki elektrot veriyorlar, aynı elektrotun saç bandı gibi olanını alnıma bağlıyorlar. Ardından karbonhidrat bağımlılığımı giderecek olan ve içinde bir sürü karbonhidrat numunesi olan tüpü, cihaza takıyorlar. 45 dakikalık işlem sonucunda, 4 günlük karbonhidrat diyeti yapıyorsunuz, yani ağzınıza protein harici bir şey sürmüyorsunuz. Sonuç; börek kokusundan tiksinen, ekmek görünce çığlık atan biri oluyorsunuz. Belki plasebo etkisidir ama ben akşam yemeğinde ‘’ayvalı kereviz’’ yapar hale geldim.

Ülke gündemi bu kadar gerginken, mutlu olmak adına buzdolabı ile sevgili olan bir tek ben değilimdir. Herkes gönül rahatlığı ile itiraf etsin… evet yiyorum desin. Dürüst olun azıcık ya, her şey sorunu kendine yüksek sesle söylediğin an başlıyor. Sonrasında kabullenme ve sonuca gitme süreçleriyle devam ediyorsun yolculuğa.

Yapılan bir araştırma ise sporun; sex ve yemekten daha fazla mutluluk hormanu salgılattığını kanıtlamış. Yol yakınken, ‘’karbonhidrattan yar olmaz dinle beni’’ bir şekilde kurtulmak lazım, makarnanın verdiği geçici hazdan. Hazır hala mayo ve bikini ile denize girmek serbestken ve yaz ufukta belirmişken, hadi yapabilirsin beybi. Öptüm.